top of page

Kısa Hikayeler

BEKÇİ

Cesaret ve aptallık arasına bir çizgi çizecek olsaydın ne kadar kalın olurdu sence? Henüz vücudunun bile o hızla üretemediği menini vücuduma sıçratırken cesur muydun? Yoksa aptal mı? Ben aptaldım mesela, henüz 9 yaşında sanki bir cezvenin içinde harlı ateşte eritilip kısa süreliğine soğumaya bırakılmış bir sakızın üzerimde ne işi olduğunu çözemeyen bir aptaldım. Sense o karanlık günde büründüğün vahşiliğin aksine, yıllar sonra seninle aynı mesleği yapanları utandıracak, korkak bir bekçi oldun.

7ed7d829-c774-437c-a19d-6f73abf4e2cf.JPG

MANDALİNA AĞACI

Doğumundan 35 yıl sonra unutmuştu her şeyi Hakan. Yürümeyi, konuşmayı, yemek yemeyi, giyinmeyi, gülmeyi, karış karış gezmeyi. Her şeyi unutmuştu. Şimdi hiç tanımadığı, bilmediği, daha önce görmediği o koca soğuk binanın bir odasında yatağa bağlı öylece tavana bakıyordu hareketsiz.


Hâlbuki ne çok severdi gezinirken karşısına çıkan mandalina ağacının çiçeklerini koparıp koklamayı. Onu hep çocukluğuna götürürdü. Henüz 8 yaşlarındayken burnuna uzaktan gelen o naif kokuyu anlayamamış, annesi Nursel’e sormuştu;

Mandalina Ağacı.jpg

LÂL

Gözleri batmaya yüz tutan güneşin, denizin arkasına sığınmaya başladığı, o hiç ulaşılamayan ufuk çizgisini ulaşılabilir kıldığı yere geldiğinde aldığı renk gibiydi, umut verirdi. Buğday tarlalarından fırlamış tohumların sarılı kahvesindendi omuzlarının üstüne dökülen lepiska saçları. Dupduru bir güzelliği vardı minicik yüzünde.

e5334d0e-08b3-4504-b603-0c870ca8eebe.JPG

MENEKŞE KOKULU KADINLAR

Bağırıyordu yine avazı çıktığı kadar Zeynep, ciğeri sökülüyordu sanki dudaklarının arasından. Gençliği, bedeni, her yanı kayıp gidiyordu ellerinden, engel olamıyordu. Bütün duvarları paslı o küçük evin en küçük odasında görümcesi ellerinden tutmuş, kayınvalidesi Zeynep’i çırılçıplak soyup kanepeye yatırmış ve ucunu açıkta bırakıp kopardığı kabloları onun cinsel organına sokuyordu. İçi sökülüyordu sanki Zeynep’in, kendinden geçmiş titriyordu vücudu, tüm bedeni kasılıyordu.

IMG-2827.JPG

VALİZ

Bilmemek mutluluk demiş ama bilmeden de edememişti. Hissetmeyi en çok istediği duygusu olan mutluluktan; bilerek, görerek huzursuzluğa doğru, elinde koca bir valizle yola çıkmıştı.Zifiri karanlık değildi yol. Ama hem uzun hem de kararmaya yüz tutmuş bir kışın akşam saatleri gibiydi. Rüzgar sert ve soğuk esiyordu. Dallar, rüzgarın şiddetiyle öyle eğiliyordu ki kopup etrafa fırlayacak diye heyecanlandırıyordu kalbini. Dalların canı yanmıyordu ama onun bedenini valizin içine doldurdukları acıtıyordu.

93416.jpg

GÜNEŞİN GÖZLERİ

Kaldırım taşlarının arasından yuvasının insan eliyle yok edilmesine inat kafalarını çıkaran ve yaşam mücadelesi veren o renkli çiçekler gibi çaba gösteriyordu Mahmut da yaşayabilmek için. Yürürken bile zorlanıyordu. Açlık sınırının da altında beş kişilik bir aileye bakmaya çalışıyordu. Tek amaçladığı evden amaçsızca çıktığı günün akşamında bir parça ekmek ile dönebilmekti.

9efe79e6-e456-4b5a-bb24-5a44f5433b8e.JPG
Çapa Hikaye 1
Madalin Agaci
Çapa Hikaye 3
Çapa Hikaye 4
Gökçe Atabek Resmi Web Sitesi Copyright © 2021 | Tasarım ve Uygulama: Can Mert Yener
bottom of page